MANİLER:
Halkımızın, içinden geldiği gibi söylediği; din, tabiat sevgisi, sevda konuları yanında, dinleyenleri yürekten vuran, manâlı, bazan da umulmadık bir sürprizle neticelenen küçük dörtlüklerin örneklerine Isparta folklorunda da rastlanır.
Gül'e Ait Manilerden Örnekler:
Gülüm kurutmam seni,
Suda çürütmem seni,
Senelerce görmesem,
Yine unutmam seni,
Pembe gülüm aşılı,
Kaşlar kalem çekili,
Yaktı beni kül etti,
Gözlerinin yeşili.
Çiçeklerden gül başka,
Kalem çekilmiş kaşta,
Yârim işte gidiyor,
Akıl kalır mı başta.
Bu gül yarin gülü mü,
Çözülsün gül düğümü,
Ey felek çok mu gördün,
Bir kere güldüğümü.
Aşka Ait Manilerden Örnekler:
Haber saldım karadan
Dağlar kalksın aradan
Hasretine dayanamam
Kavuştursun yaradan.
Güllüye gittim atlı
Bir elma yedim tatlı
Nasip etsin yaradan
İkimizi de muratlı.
Esmedim yeller gibi
Azmadım güller gibi
Yana yana kül oldum
Kurumuş bağlar gibi.
İnliyorum yel gibi
Kaçma benden el gibi
Can evimden vuruldum
Akar yaşım sel gibi.
Sürprizle Biten Manilerden Örnekler:
Patlıcana su saldım
Kendim uykuya daldım
Taksiler düüt dedikçe
Musa'm geliyor sandım.
Dam başında yatıyor
Yorgan göbek atıyor
Gelme yarim yanıma
Bıyıkların batıyor.
Minarede ezan var
Sündürmede gezen var
Keçiborlu içinde
Yüreğimi ezen var.
Isparta'nın gülüyüm
İzmir'in bülbülüyüm
Çiçeklerin içinde
Yârimin sümbülüyüm.
DEYİMLER - TABİRLER VE TEKERLEMELER:
Deyimler, daha çok atasözlerine benzer. Yalnız, nasihat etme ve yol göstermeden öte, olay unsuru hâkimdir.
Tâbir kavramı ise, bir isim veya sıfat tamlaması niteliğinde olup,
çoğunlukla iki kelimeden ibarettir.
Tekerlemeler ise; bir olayı veya bir kişiyi, yaratılan fonetik ahenk içerisinde gizli bir biçimde hiciv eder.
A- DEYİMLER:
İyi oda, hoş oda, ekmeği yok, boş oda.
Akşam kavil, sabah savul.
Düğün el ile, harman yel ile olur.
Yağmuru yel, insanı sel azdırır.
At, avrat yiğidin bahtına.
Eşşek eşşeği ödünç kaşır.
Gatıranı kaynatsan olmaz şeker, cinsini bildiğim cinsine çeker.
Çocuk beşikte, karı eşikte sevilir.
El eli, el de yüzü yıkar.
En iyisi hıdırcık, o da vurdu bir cimcik.
El üzerindeyken akçeye, çay kenarından bahçeye malım var deme.
Mart koca öküzün gönünü sırığa astırır.
Soğukla soysuzdan korkulur.
Dağ diye dankadak atma.
Yükçe güdük.
Dalar almaz.
Zembil demiş de mendil dememiş.
Minevsiz (lüzumsuz) civan gibi (kuvvetli, güçlü)
Cınbırdaklı (geçimsiz, çıngar çıkaran)
Kavail okuma (aldatmaya çalışma)
Miti minevi yok (belli bir şekli yok)
Matçalı (hastalıklı, arazlı)
Eşşek gibi.
Ne düşünürsün balcı koyunu gibi.
Suratın veresiye sürülmüş tarla gibi.
Oş demeden havlama.
B- TABİRLER
Anka meşrep
Aldı fitili
El arı, düşman narı
Aşure budalası
Ay aydın hesap belli
Dama girmez, saman yemez.
Devesi bacı.
Dükümü dişine vurdu.
Dur yok, tünek yok.
Eyyam kılına
Fitne dağarcığı
Fesat kumkuması
Kavga kaşağısı
Gökçe baylık bir aylık
Gök görmedik.
Bam teline bastı
Bir dalda durmaz
Bir eli kan, bir eli katran.
Bostan korkuluğu
Canlı cenaze
Çolpan çarık, diz yamalık.
Çıfıt çarşısı
Çukur almaz
Çalı yırtığı, çoban dürtüğü
Dabanı yarık
Külah etmek
Kuru sıkı
Sapı silik
Süs biberi
Şıp dudak
Tıngır elek tıngır taş
Yaşı benzemesin
Yanın yumru çifte kumru
Yeler onmaz.
Kasap süngeri
Yılan ödü, kuş südü
Yuf canına
Zehir zemberek
C - TEKERLEMELER
Üşüdüm üşüdüm daldan elma düşürdün
Elmayı yediler, bana cüce dediler,
Cücelikten çıkımı, ablama gittim.
Ablam pilav pişirmiş, içine fare düşürmüş.
Bu fareyi ne yapmalı, minareden atmalı.
Minarede bir kuş var, kanadında gümüş var.
Eniştemin cebinde türlü türlü yemiş var.
Erik çiçeğinde olur bizim kışımız
Kaytan kırandan muhtar olsa ağarır taşımız
Tığıloğlundan çoban olsa, yağsız kalır aşımız.
DESTANLAR:
Destanlar, halk şairlerinin, sevgilerini, savaş ve yiğitlik olaylarını, sel, deprem, salgın, kaza gibi acıklı olayları, eşkıya maceralarını, güldürücü konuları işledikleri bir şiir türüdür.
Destanlar, hem bir olayın içyüzünü, hem de olay hakkında halkın düşüncelerini yansıtır. Toplumdaki bir takım yersiz olayları eleştirmesi ve halkı uyarması bakımından öğretici özellikleri vardır.
1875 yılında Isparta'da vuku bulan bir sel baskını hakkında İcadi tarafından söylenen destan şöyledir:
Sene bin iki yüz doksan üç tamam
Receb'in beşinde sel aburevan eyledi
Kükreyip hışımla gelince heman
Nice mamureleri viran eyledi.
Kimseden kimseye olmadı imdat
Şaşırdı halk, bulmadı irşat
Beş dakikada bin kapuyu eyledi küşat
Girüp haneler içre cevelan eyledi.
Bir yandan girdi, bir yandan çıktı
Nice fakirlerin evini yıktı
Mekansız kaldı halk, canından bıktı
Baykuşlar viranı mekân eyledi.
Kimi der gitti yavrum, kimi der malım
Ana baba günü oldu bugün halim
Nice canları boğdu bu tufanı zalim
Yıktı lanesin, sabilerde üryan eyledi.
Yoktu bir yer barınsın fisebilullah
(Eles) bezminde dedik illallah
Büyük küçük çağrışup dedikçe
(ALLAH),
Döktürüp göz yaşını umman eyledi.
Çağrışan insanlara yürekler dayanmaz
Boğulmuş beşikte, masumlar uyanmaz
Selle giden canlar ateşe yanmaz
Gördü göz yaşını böyle figan eyledi.
Nedir Yarab kulların bunca günahı?
Rahmet değil bu, gazabı ilâhi
Sabi sıbyanında kalmadı penâhi
Dinmedi seller, subhedek seyran eyledi.
Rabbın hikmetine akıllar ermez.
Kulun tedbiridir bir pulu değmez
Ferman kendinindir kimseler bilmez
Yanık (İcadi) böyle destan eyledi.
(Derleyen Nuri Katırcıoğlu)
1897 Osmanlı-Yunan Harbinin Uluborlular üzerinde yarattığı duygu ve düşünceler şöyle bir destanla dile getirilmiştir:
Dinleyin ahibba bir hoşça destan
Yunan'dan açıldı harbin nişanı
Hareketeyledi cümle Türkistan
Alaka çıktı sabilerin figânı
Boş kalmaz azizim aslan yuvası
Hep mahluke olur faik yavrusu
Eğer istersen sözün doğrusu
Kopardılar Yunana Nuh'un tufanı.
Asâkiri nusret yürüdü herren
Hazırlandılar donanmalar bahren
Salâten tüncina okunda kahren
Kahretti askerlerimiz hemen Yunan'ı
Askeri İslâm, oldular gazi
Şükredip o dem kıldı namazı
Fesadın başıdır Ermeni gammazı
Cümlesinin bozuldu bağı bostanı.
Seyfi üryanla kumandanlar yürüdü
Cümle a'danın yağı eridi
Almak isterken koca Girit'i
Yıkıldı başına o hanedanı.
Ettiğin yanına kalır mı sandın
Koca şeytan iğfaline kandın
Devletle harbetmek kolay mı sandın?
Görmedin mi karşında duran aslanı?
Askerleri her an feda canlıdır
Duymadın mı Türkler şanlıdır
Gaziler kılınçları kanlıdır
Öğretirler sana yolu erkânı.
Etraf da bilirdi bazı esâfil
Asakiri nusret olmadı gafil
Yürüdü eyledi kat'i menazil
(Atiyna)'nın olmak için mihnamı.
Arslan gibi kılınçlı elinde
Şahin gibi kumandanları önde
ALLAH ALLAH sedasıydı dilde.
Yenişehir'e diktilerdi nişanı.
Tezyin olundu, camiler bezendi
Müslüman olanlar cümle güvendi
Türkler Yenişehir'i kazandı
Minarede okudular ezanı
Müşirimiz Etem Paşa fırkası
Dehşet verdi ki onun ordusu
Geldi aguşuna (Golos) kalesi
Böyledir Türklerin uluvvi şanı.
Alındı Golos, rekz oldu sancak
Ülke-i Osman'a olundu ilhak
Bihamdillah verdi nusretini Hakk
Kalmadı düşmanın artık dermanı.
1313 Nisan'ı içinde
Golos fetholundu yirmibeşinde
Dömeke'ye doğru düşman peşinde
Yürüdü, asker durdurdu her yanı.
AĞITLAR VE YAKIMLAR:
Isparta'da "şamalı" adı verilen bir eğlenceden dönerken bıçaklanıp öldürülen gencin yakımı:
Yaralandım bir gecenin yarısı
Böyle imiş alnımın kara yazısı
Gül bedenim ayva sarısı.
Aman dostlar bakın yaram çok mudur ?
Söylen benim kimim kimsem yok mudur?
Bayramlık poşumu kimler bağlasın
Anam gelsin başucumda ağlasın
Doktor gelsin yaralarını dağlasın.
Aman dostlar bakın yaram çok mudur?
Söylen benim kimim kimsem yok mudur?
Bülbül sandım bağlamanın telini
Evime yollamayın kanlı fesimi
Aman kardeşlerim tutsun yasımı
Aman dostlar bakın yaram çok mudur?
Söylen benim kimim kimsem yok mudur?
Selvi söğüt eğivermiş dalını
Bırakıp gidiyormuş yeşilimi alımı
Tabutuma örtün nişan şalımı.
Aman Allah mezar bana dar geliyor
Bu gençlikte ölüm bana zor geliyor.
Sütçüler İlçesinde, gurbet ele gelin giden bir kızın yakımı:
Karınca karınca sarı karınca
Oynamaya çıkmış gelin görümce
Oyna bacım oyna kardeş düğünü
Elle bacak kısa salla oyunu.
Daşdibinde akarsuyun koyusu
Gurbet ele gider kızın iyisi
Anam beni çıraklıktan aşırdı
Aşırdı da şu Fadıl'a düşürdü.
Kara cuka dil döndürü
Bizi yaylaya konduru
Yayladan güzün indiri
Ci... ci...ci
Yıkılası sanlı taşı
Sırtı başı fil kumaşı
Keçi değil dudu kuşu
Ci... ci... ci...
Gurbet ele verme kız yiter gider
Anayı babayı terk eder gider
Anam yol içine ataş yakmasın
Kızım gelir diye yola bakmasın.
Ovada koyun yayılır
Bir birine koyulur
Soğuk haber tez yayılır
Ci... ci... ci...
Öte yakanın yılanı
Akar bulanı bulanı
Ben vurmadın onu diye
Neden söyledin yalanı.
Uluborlu İlçesinde, sevdiği gence gelin giden bir kızın ardından da yakımcılar şunları yakarlar:
Kınayı aldık ele, gideriz başka ele
Açık olsun yolumuz, ışık verir meşale
Ateşimiz ferlidir, su dökmekle kesilmez
Mahallenin uşağı, koşar, yolda ezilmez
Şereflidir, şanlıdır mahallenin düğünü
Düğün olsun çözeriz, böyle çetin düğümü
Yorulmayız geliriz, mahalleden aşırı
Bizi gören beğenir, akılların şaşırı (şaşırır)
Bu kutlu gün bizlere nice uğur getiri (getirir)
Mevlâm bizi yarlıgâr yetmezleri yetiri (yetirir)
Nakarat......
Çattılar ocak taşını
Vurdular düğün aşını...
Kız kardeşini.
Kal evimiz kal kal kal.
Şen odalar şen oda, bu gün şen
Pardı başı, pardı başı
Pardıdan atarlar taşı
Bir oğlanın kız kardeşi
Kal evimiz kal kal kal,
Şen odalar şen, oda bugün şen.
Biner atın kalçasına
Gider yolun incesine
Haber verin amcasına
Nakarat.....
Atlayıp geçer eşiği
Sofrada kalır kaşığı
Gider evin yakışığı
Nakarat....
Evlerine vardım güzün
Önüme koydular üzüm
Mahallede boyu uzun
Nakarat.....
Odun alır kucağına
Gider evin bucağına
Beyin kucağına
Nakarat......
İLENÇLER(BEddualar)
Ağzından çıkan, yakana yayılsın!
Ağzın yumulsun!
Ayıbını toprak örtsün!
Baş semesinden git!
Başın tahtaya gelsin!
Başı dönesice!
Başın yastık görmesin!
Boyun devrilsin!
Boyun teneşire gelsin!
Çenen kurusun!
Çenen çekilsin!
Dilin tutulsun!
Davunlarda git!
Elin ayağın tutulsun!
Elin kolun nime olsun!
Gücün üzülsün!
Kulağına kurşun aksın!
Köküne kıran girsin!
Gıcır bükme olasıca!
Gıvrım gıvrım olasıca!
Naha, elin ayağın tutulsun!
Naha, hemen, boyun devrilsin!
Naha, olmıya, komıya erme işallah!
Naha, çenen çekilsin işallah!
Şişip kalasıca!
Yaşın kesilsin!
Zıbarıp kalasıca!
BİLMECELER:
Alemi döndürür felekten, dünyayı geçirir elekten, her başta bulunmaz bu yüksek dilekten. - Akıl -
Oyulmuş ağaçtan oluklar, içinde var kalbur kavuklar. Bu yuğurulmuş çiçek macunu ne balıklar yapar ne tavuklar. - Arı kovanı ve bal peteği -
Gel elime yapış, yürüyelim tıpış tıpış ben giderim o gider, geçtiğimiz yerlere iz eder. - Baston -
Derisi va eşek değil, zilleri va köpek değil, hem hoplatır hem zıp-latır atarlar tokadı gerçek değil. -Def-
Kabuğu var içi yok, dandin eder pek çok, herkesleri seyre toplar, çomağı yer suçu yok. - Davul -
Soluğu var canı yok, bıçaklasan kanı yok. - Körük -
Ağzı yayvan, bacası yüce; durmaz işler gündüz-gece. Yaş alır kuru verir, herkesin ağzında bu bilmece... - Fırın ve Ekmek -
Mavi atlas, arşın yetmez, iğne batmaz, makas kesmez, usta biç mez, terzi kesmez. - Gökyüzü -
Boş gider, dolu gelir. - Kuyu kovası -
Dolu gider, boş çıkar. - Kaşık -
Şekerden aktır, tadı yok, Havada uçar, kanadı yok. - Kar -
Başı yeşil, emir değil, Sırtı kara, kömür değil. İçi ak, peynir değil, Kuyruğu var, fare değil. - Kara turp -
Üstünde pamuk biçilir Altı çeşme içilir. - Koyun -
Cansız iki at üstünde, Canlı bir insan gider. - Nalın -
Havâyidir havâyi Yüksek yapar yuvayı O bir ince mühendistir Kuyumcular dökemez İpekçiler biçemez Onun yaptığı yuvayı - Örümcek -
Minareden attım ayıldı, Suya düştü bayıldı. - Pamuk -
Ne alınır ne satılır Ne görülür ne tutulur Ona derler küçük ölüm O gelince yatılır O gidince kalkılır. - Uyku -